Petrokimya Endüstrisi ile İlgili Sorular, Cevaplar

Yavuz Eroğlu
TOBB Plastik Kauçuk Kompozit Sanayi Meclisi Başkanı
PAGEV (Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı)
Yönetim Kurulu Başkanı

Petrokimya endüstrisi nedir? Önemi, günlük hayatımızdaki yeri nedir?

Petrokimyasallar, ham petrol, doğal gaz, kömür ve yenilenebilir kaynaklardan türetilen kimyasal bileşiklerdir. Petrolden elden edilen nafta; benzen, ksilen ve toluen gibi aromatik bileşiklerin ve etilen propilen gibi olefinlerin üretilmesi için kullanılan temel hammaddedir. Söz konusu bu kimyasallar ambalaj, inşaat, otomotiv, tarım, elektrik ve elektronik dahil tüm sektörlerde kullanılıyor ve bu endüstrilerin büyümesini ve gelişimini önemli ölçüde etkiliyor. Günlük hayatımızda kullandığımız kritik ürünlere ek olarak güneş enerjisi panelleri, rüzgâr türbini kanatları, bataryalar, binalar için ısı yalıtımı ve elektrikli taşıt parçaları da dahil olmak üzere modern enerji sisteminin birçok bölümünde de petrokimya ürünleri kullanılıyor.

Petrokimya endüstrisinin dünya çapında ekonomik büyüklüğü ne kadardır?

Petrokimyanın ilk ortaya çıkışı 1920 ile 1925’li yıllara dayanıyor. Petrokimyanın tüm dünyada yaygınlaşması ise İkinci Dünya savaşında, sentetik kauçuk ve patlayıcı maddeler için kullanımının artmasıyla gerçekleşti. Petrokimya endüstrisinin asıl gelişimini sağlayan iki önemli sektördeki büyüme olmuştur: Plastik ve kauçuk sektörleri. Otomobil satışlarının artması kauçuk üretimini artırmış; plastik maddeler ise hemen hemen tüm sektörlerde yaygın olarak kullanıldığından bu sektörlerin büyümesi ile doğru orantılı olarak petrokimya üretimi de önemli ölçüde artış göstermiştir.

Petrokimya pazarının küresel ölçekteki büyüklüğünün 2018 yılında 700 milyar dolar civarında olduğunu söyleyebiliriz. Petrokimya küresel ölçekte yılda ortalama yüzde 8,5 büyüyor. Yaklaşık beş yıl sonra petrokimya pazarının büyüklüğünün 1 trilyon doları aşacağı öngörülüyor.

Dünyada sektörün önde gelen ülkeleri hangileri ve bunun nedenleri hakkında bilgi verir misiniz?

Çin, dünya petrokimya üretiminin yüzde 29’undan, tüketimin ise yüzde 28’inden fazlasını tek başına gerçekleştiren dünyanın en büyük petrokimya üreticisi ve tüketicisi konumunda bulunuyor. ABD ise küresel petrokimya üretim kapasitesinin yüzde 18’ini elinde tutuyor ve dünyanın en büyük etilen işlemcisi. Asya naftadan birincil kimyasal ürünleri üretimini domine ederken, Kuzey Amerika ise Etan bazlı petrokimyasal maddeler üretiminde lider olarak konumlanıyor.

Dünya petrokimya sektörü üretimini yönlendiren 10 büyük petrokimya üreticisi şöyle;

• BASF (Almanya)
• Dow Chemical (ABD)
• ExxonMobil Chemical (ABD)
• LyondellBasell Industries (Hollanda)
• INEOS (İngiltere)
• Saudi Basic Industries Corporation (S. Arabistan)
• Formosa Plastics Corporation (Tayvan)
• Sumitomo Chemical (Japonya)
• DuPont (ABD)
• Chevron Phillips (ABD)

Dünyanın en büyük petrokimya üreticileri baktığımızda aslında nedenlerini de bu tablodan okumak mümkün… Almanya başta olmak üzere Avrupa ve ABD petrokimya endüstrisini domine eden ve sanayinin gelişiminde başı çeken ülkeler olarak dikkat çekiyor. Özellikle İkinci dünya savaşından sonra teknolojide ve sanayileşmede hamle yapan ülkeler sanayinin ihtiyaç duyduğu hammaddeleri üretebilmek için petrokimya yatırımlarına da hız verdiler. Kimya ve plastik endüstrilerindeki muazzam büyüme, plastik ürünlerin günlük hayattaki kullanımlarının artışı ile birlikte endüstrinin hammadde talebinin artması petrokimya yatırımlarından hızlı bir artışa sebep oldu. Plastiğin keşfi 1800’lerin sonunda oldu ama tüm dünyada yaygınlaşması 1950’den sonra oldu Plastik hemen her alanda çok önemli bir ihtiyaca cevap verdi ve hızla diğer malzemelerin yerini aldı. Savaş sonrası dönemde Almanya, ABD, Japonya sanayilerinin gelişimi ile birlikte okuyabiliriz. Bu ülkelerin aynı zamanda teknoloji geliştiren ve teknolojik ilerlemelere yön veren ülkeler olması elbette tesadüf değil… ABD’nin bir avantajı ise tabii petrolünün olması…

Avrupa, ABD, Japonya’ya daha sonra Çin ve Uzakdoğu eklendi. Çin şu an dünyanın en büyük petrokimya üreticisi ve tüketici oldu. Dünyanın fason üreticiliğinden kendi sanayini kuran ve bu arada teknoloji üstünlüğü kazanan Çin’in bu konuma gelmesi de elbette tesadüf değil. Çin, zaman içinde dünya ekonomisine ve sanayi üretimine yön veren bir dev haline geldi. Sanayinin ihtiyacını karşılamak amacıyla petrokimya endüstrisine ciddi yatırımlar yaptılar. İlk 10 petrokimya üreticisi arasında dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip Ortadoğu’dan sadece Suudi Arabistan’ın SABIC şirketi yer alıyor. Suudi Arabistan aynı zamanda dünyanın en büyük ikinci petrol üretici. Petrole sahip olmak avantaj ama görüldüğü gibi petrolü olmadan da dünyanın en büyük petrokimya üretici olmak mümkün. Petrol ihracatçısı Arap ülkelerinin de son yıllarda ülkelerine petrokimya yatırımları yapmak ve bu yatırımları ülkelerine çekmek anlamında önemli bir atılım içerisindeler.
Sonuç olarak; teknoloji üretimi ve sanayileşme güçlü bir petrokimya endüstrisinin başlıca nedenleri diyebiliriz. Nitelikli ve katma değeri yüksek sanayi ürünleri üretmek için bu özelliklere sahip hammaddelere ihtiyaç duyarsınız. Bugün plastikler; otomotivden havacılığa, enerjiden savunma sistemleri ve uzay araştırmalarına kadar kritik sektörlerde çok önemli roller üstleniyor. Yeni malzemeleri, nanoteknolojileri konuşuyoruz. Örneğin; mühendislik plastikleri dediğimiz ürünler ve malzemeler. Tüm bunları üretmek için ihtiyacınız olan hammaddeleri petrokimya endüstrisi temin eder. Teknoloji anlamında karşılıklı bir etkileşim vardır.

Büyüyen küresel ekonomi, yükselen nüfus ve teknolojinin gelişimi petrokimya endüstrisine nasıl yansıyor? Sektörün gelecek vizyonu, bugün ve gelecekte yaşanacak sorunlara karşı çözümleri nelerdir?

Büyüyen küresel ekonomi, artan nüfus ve teknolojik gelişimin birleşimi petrokimya ürünleri için artan bir talep haline dönüşüyor. Her ne kadar özellikle Avrupa, Japonya ve G. Kore başta olmak üzere bazı ülkelerde geri dönüşüm oranlarında artışlar yaşansa ve tek kullanımlık plastik malzemelerin kullanımı azalsa da gelişmekte olan plastik tüketim ekonomilerinin keskin artışı, bu çabalardan çok daha ağır basıyor. Petrokimyasal ürünler yerine alternatif bulmakta yaşanan zorluk talep büyümesinin temelini oluşturan bir diğer faktör olarak dikkat çekiyor.

Temel kimyasallar ve plastikler; giydiğimiz kıyafetleri, evlerimizi ve ofislerimizi inşa etmek için kullanılan inşaat malzemelerini, çeşitli ev aletleri ve elektronik ekipmanları, yiyecek ve içecek ambalajlarını ve ulaştırmada kullanılan birçok ürününün üretiminde kullanılan temel yapı taşlarıdır. Kimyasallara ve plastiklere olan talep ise doğrudan tüketicilerden gelen talebe bağlı.

Dünya çapında petrokimya ürünleri ambalaj üretiminin yüzde 28’inde, elektronik üretiminin yüzde 19’unda, inşaat üretiminin yüzde 14’ünde, otomobil üretiminin yüzde 12’sinde ve diğer ilgili sektörlerdeki üretimin yüzde 27’sinde kullanılıyor. Petrokimya ürünlerine olan talep genel olarak ekonomideki büyümenin bir ya da iki katı oranında artış gösteriyor.

Küreselleşme petrokimya endüstrisini de etkilemeye devam ediyor. Dünya petrokimya sanayini etkileyen çeşitli faktörleri şu şekilde özetleyebiliriz:

Ölçek ekonomileri: Son yıllarda kurulan dünya çapındaki petrokimya tesisleri, yirmi yıl önce inşa edilmiş olanlardan önemli ölçüde büyük. Sonuç olarak daha küçük, daha eski ve daha az verimli birimler kapatılıyor, genişletiliyor veya bazı durumlarda farklı kimyasal ürünler üretmek için yeniden donatılıyor.

Ham petrol fiyatı: Petrokimya piyasaları keskin fiyat dalgalanmalarından olumsuz etkileniyor, bu durum da yatırımlarda belirsizliğe sebep oluyor.

Çevre: Fosil yakıt arzı ve tüketiminin, sağlık ve çevre üzerindeki etkileri ile ilgili olarak artan endişeler, öngörülebilir gelecek için petrokimya ve enerji üretimi ile işlenmesini etkileyecek küresel çapta mevzuatın geçişine yol açıyor.

Teknoloji: Son yıllarda ortaya çıkan üretim süreçleri, hammadde değişimine ve maliyete yol açmış durumda. Bu özellikle daha küçük petrokimya türevlerinde, arz / talep dengesizliğine sebep oldu. Ek olarak artan çevresel kaygılar, yenilenebilir türevli petrokimya ürünlerinin geliştirilmesini ve ticarileştirilmesini hızlandırdı.

Kaya gazı gelişimi: Çeşitli teknolojik gelişmeler Amerika Birleşik Devletleri'nde doğal gaz üretiminde önemli bir artışa neden oldu. Bu yeni potansiyel, birçok ülkenin doğal gaz rezervlerini yeniden incelemesine ve kendi gaz oyunlarının gelişimini sürdürmesine sebep oluyor.

Ekonomik büyüme ve talep: Nüfusun genel olarak genişlemesi ve bireysel satın alma gücünün artması, nihai ürünlere olan talebin artmasına ve Çin, Hindistan ve Latin Amerika'da petrokimyasal malzemeler tüketimine neden oluyor.

Yeni teknolojiler ve üretim sistemlerindeki değişim, çevresel kaygıların artması ile fosil yakıtların yerine yenilenebilir kaynaklarla petrokimyasal üretiminin giderek artan önemi, özellikle gelişmekte olan ülkelerden gelen talep artışı gibi faktörler petrokimya sektörünün bugünü ve geleceğini şekillendiriyor. Teknolojiler değişse de petrokimya sektörü yeni yatırımlarla bu değişime ayak uyduracak ve değişen taleplere yanıt verecektir. Özellikle petrokimyanın Uzakdoğu ve Asya’daki gelişimini yakından izlemeye devam edeceğiz.

Türkiye’de petrokimya endüstrisini değerlendirir misiniz? (Ekonomik büyüklük, izlediği politikalar, sektörün durumu, ithalat ve ihracat vb.)

Türkiye’de petrokimya sektörünün büyük kısmını plastik hammaddeler oluşturuyor. 2018 yılında plastik hammadde üretimi 1 milyon tonu ve 1,5 milyar doları geçti. Söz konusu yıl içinde 6,8 milyon ton ve 10,15 milyar dolarlık ithalat ve 820 bin tonluk 1,2 milyar dolar değerinde ihracat yapıldı. İç pazar tüketimi ise 6,9 milyon ton ve 10,4 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2018 yılında petrokimya sektörü 5,9 milyon ton ve 8,9 milyar dolar dış ticaret açığı vermiştir.

Türkiye’de Petro Kimya Sektör Büyüklüğü – 2018 Yılı

Ülkemizin petrokimya sektörüne yönelik temel amaçları ve uygulanan politikalar şunlardır;

• Katma değeri yüksek, çevre dostu ve rekabetçi ürünlerin üretilebildiği; sürdürülebilir, ileri teknoloji kullanan koordineli yatırımların yapılması ve böylece ülkemizin ithalat bağımlılığının azaltılması, sektörün dünya üretim ve ihracatındaki payının artırılması,
• Çukurova Bölgesi’nde büyük ölçekli petrokimya tesislerinin kurulması ve Ceyhan Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nde başlayacak büyük ölçekli yatırımların tamamlanarak temel petrokimyasallar da dâhil olmak üzere entegre üretim yapısının kurulması,
• Nükleer Santrallerin kurulumunda ihtiyaç duyulacak çok yüksek ısıya dayanıklı kompozit malzemeleri yerli üretimden tedarik edebilen firmaların desteklenmesi,
• Özel ve katma değeri yüksek kimyasalların üretilmesi teşvik edilerek mühendislik plastikleri ve kompozitlerin yerli olarak üretilmesinin sağlanması.

Sektörün Türkiye’de yaşadığı sorunlar ve bunlara çözüm önerileriniz neler?

Plastik sektörünün öncelikli sorunu plastik hammaddede yerli üretiminin yetersiz oluşudur. Ülkemizde petrokimya sektörünün kurulu kapasitesi sektörün ihtiyacının ancak yüzde 15’ini karşılayacak düzeyde. Bu nedenle sektör hammadde temininde büyük oranda dışa bağımlı hale geldi. Hammaddede ithal bağımlılığı firmaların tedarik güvenliğini tehdit ediyor.

Petrokimya sektörüyle tanışmamız 1960 yıllarının sonlarına doğru olmasına rağmen Ar-Ge ve teknoloji üretimi konusunda hiçbir şey yapılmamıştır. PETKİM, ülkemiz için stratejik bir öneme sahip. Kapasite artırımlarının yanı sıra zaman içinde değişen ihtiyaçları karşılayacak Ar-Ge ve teknoloji yatırımlarının yapılmaması nedeniyle o dönemde hızla büyüyen plastik işleme sanayinin gerisinde kaldı. Çağın hızına yetişmesi ve sektörle birlikte büyümesi halinde petrokimyada çok farklı bir tablo olabilirdi. Hatta birden fazla PETKİM kurulabilirdi. Bir yanda plastik ürünlerin hemen her alanda yaygınlaşması ile hızla büyüyen bir sanayi var. Çeşit, yenilik ve miktar olarak bu talebi karşılayacak bir hammadde yani petrokimya üretimine ihtiyaç varken bunu yapamıyorsunuz. Dolayısıyla hammaddenin ithalatı bir zorunluluk haline geliyor. O yıldan bugüne de değişen bir şey yok. Türkiye bugün plastik üretiminde dünyada altıncı, Avrupa’da ikinci durumda ve Avrupa genelinden iyi büyüme rakamlarına sahip. Ve bunu yüzde 85 ithal hammadde hem de ithalata getirilen yüksek vergilerle başarmış. Sektörün hammadde ihtiyacının sadece yüzde 15’ini yerli üretimle karşılanmasına rağmen yerli üretimin korunması amacıyla ithalata vergiler konularak daha ekonomik fiyatlarla hammadde temini olanağından mahrum bırakılıyor. Böyle olunca yerli hammadde üreticisinin korunması adına plastik sektörünün küresel piyasalarda rekabet gücü azalıyor. Üreticiler bir taraftan döviz fiyat artışları ile hammadde ithalat fiyatlarının artması diğer taraftan ithalata vergiler konulması karşısında ayakta kalmaya ve ihracat pazarlarında rekabet etmeye çalışıyor. Evet, mutlaka yerli petrokimya sanayi korunmalı ve teşvik edilmeli ancak bu yapılırken içerideki büyük plastik üretim sanayine zarar vermeden kademeli bir strateji ile yapılmalı. Süreç özellikle bu tür yatırımların doğrudan desteklenmesi veya petrokimya şirketlerinin hammaddelerinin ithalatındaki vergilerin kaldırılması şeklinde formüle edilmeli. Yurtiçi petrokimya üretiminin korunması amacıyla alınacak tedbirlerde yerlileşme oranı göz önünde tutularak yapılmalı.

Bugün geldiğimiz noktada yerli üretimin artırılması için yeni petrokimya yatırımlarının gerekliliğini, ülkemiz için ne denli stratejik olduğunu konuşuyoruz. Ülkemizde bu kadar büyük bir plastik işleme sanayi varken, 150’nin üzerinde ülkeye ihracat yaparken ve çok dinamik, gelişen bir piyasa yapısına sahipken hammaddede yüzde 85 ithal bağımlılığı sektörün sürdürülebilirliği üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor. Türk plastik mamul üreticileri olarak şimdiden dünyanın en büyük 10 ekonomisi sınıfına yükselmeyi başardık. Ülke ekonomisinin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma ve gelişmiş ülke sınıfına girmesi için aynı gelişmelerin stratejik öneme sahip petrokimya yatırımlarında da olması gerekir. İşte o zaman mamul üreticisi de bir üst sınıfa atlar, bu yatırımlar plastik mamul üreticilerinin teknolojik olarak ileride, katma değeri yüksek ürünler üretmelerini destekler.

Endüstri 4.0 sektörünüzü nasıl etkiliyor? Neleri değiştiriyor? Firmalar endüstri 4.0’a nasıl hazırlanıyor?

Kimya sanayinde teknolojik yenilikler alt sektörlerde ve ürünlerde gelişmeleri önemli ölçüde şekillendirecektir. İmalat sanayi içinde teknolojik ilerlemelerin en çok etkili olacağı sektörlerin başında kimya sanayi geliyor. Teknolojik gelişmeler ilaç ve eczacılık ürünlerinin çeşitlenmesi ve çok sayıda yeni ürün üretimi, yeni organik ve inorganik kompozit ürünler yaratılması, polimer-monomer, etilen tabanlı yeni malzemeler yaratılması ve üretilmesi, polimer tabanlı malzeme üretimi ve tüketiminin genişlemesi, fonksiyonel ve sentetik yeni ürünlerin yaratılması ve üretilmesi alanlarında yoğunlaşacaktır.

Teknolojik gelişmeler ile birlikte temel kimyevi maddelerin yerine sentetik ürünlerin ve yeni malzemelerin kullanılması ve özellikle bunların sürdürülebilir büyüme, enerji verimliliği, çevre koruma hassasiyetlerine bağlı taleplerin artması ile birlikte temel ürünlerin tüketim ve üretim artışları sınırlanacaktır. Yine bu hassasiyetlere bağlı olarak geri kazanma ve yeniden kullanım eğilimlerinin de kuvvetlenmesi üretim artışını sınırlandıracaktır.

Tüm bu öngörüler doğrultusunda petrokimya sektörünün, Türkiye’nin dünyadaki petrol ve doğalgazın yüzde 70’inin bulunduğu bölge ile en büyük enerji tüketen bölge arasında adeta bir enerji koridoru üzerinde bulunma özelliklerini de kullanarak yüksek katma değerli üretim yapısına geçerek ve ara girdi ithalatını azaltarak ihracatın ithalatı karşılama oranını 2023 yılı itibariyle yüzde 71’e çıkarması bekleniyor.

Sektörel gereksinimleri hızlı, güvenilir ve yenilikçi bir anlayış ile karşılamaya çalışan endüstri sektörü, hızla gelişen teknoloji olanakları sayesinde yeni bir sanayi reformu olan Endüstri 4.0 dönemine giriyor. Türkiye’de hızlı bir sektör olmasından dolayı şu an otomotiv sektöründe kullanılmaya başlanan Endüstri 4.0 konsepti, ürünlerin pazara çıkış sürelerini kayda değer oranlarda düşürüyor.

İleri teknoloji, sanal süreçler ve yüksek optimizasyon sunan Endüstri 4.0, ekonomik büyüme, istihdam, sosyal istikrar, kalıcı değer, iş güvenliği ve daha fazla verimlilik, dolayısıyla yüksek yaşam standartları sağlamak için ürünün tasarımından servisine kadar tüm aşamalarda maksimum verimlilik ve üretkenlik sağlama potansiyeli taşıyor.

Genel olarak bakıldığında, Türkiye’nin Endüstri 4.0 sanayi devrimine geçişine hazır olduğunu ancak bu vizyonun birçok unsurunun entegre bir bütün olarak birleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Global anlamda ekonomiler, üretim endüstrilerini güçlendirmek için büyük çaplı girişimlere yatırım yapıyor. Üretim teknolojilerinde gelişen dijitalleşme, endüstriyel girişimlerin gelecekle uyumlu olması için yeni fırsatlar sağlıyor.

Plastik sektörü başta otomotiv olmak üzere birçok ihracatçı sektöre mamul ve yarı mamul üretiyor. Türkiye’de hızlı bir sektör olmasından dolayı şu an otomotiv sektöründe kullanılmaya başlanan Endüstri 4.0 konsepti, otomotiv sektörüne plastik parça imal eden firmaları da bu vizyona hazırlıyor.

Petrokimya ve çevre ilişkisini değerlendirir misiniz?

Küresel iklim krizi petrokimya da dahil sanayileri kaçınılmaz bir değişime zorlayacaktır. Petrol, doğalgaz vb. fosil yakıtlar yerine yenilenebilir kaynaklarla hammadde üretimi, geri dönüşüm oranlarının artması elbette petrokimyayı da dönüştürecek.

Ülkemizde ve dünya genelinde var olan kısıtlı enerji kaynaklarının verimli kullanılmaması ve düşünülmeden tüketilmesi yaşanılan en büyük sıkıntılar arasında yer alıyor. Bunun yanı sıra kontrolsüz ve yüksek oranlardaki karbon salınımı da dünyamızı olumsuz etkiliyor. Ancak bana göre sorunu yaratan insan, çözümü de yine zekasıyla kendi yaratacak. Küresel ısınmanın olumsuz etkisini tersine çevirecek teknolojileri ve çözümleri geliştirecek. Dünya şu an buna doğru evriliyor. 1950’lerden itibaren çok büyük bir hızla hayatımıza giren, sağladığı kolaylık ve avantajlar nedeniyle yüksek tüketim oranlarına ulaşan plastiklerin hayatımıza getirdiği kolaylıkları unutmuş görünüyoruz. İşin ilginci günümüzde ‘çevre düşmanı’ olarak ilan edilen plastikler bu çözümün çok önemli bir parçası olacak. Aynı şekilde kompozit malzemeler. Teknoloji ile yenilenen ve daha da gelişen plastik ve kompozit malzemeleri gezegenimizin geleceğinde çok büyük bir rol üstlenecek.

Sadece birkaç örnek ile plastiğin bilinçli tüketildikleri takdirde çevreye dost malzemeler olduğunu göstermek mümkün…

• Plastikler enerji tasarrufu sağlar. Üretim, kullanım ve geri kazanım aşamalarında en düşük seviyede enerjiyi tüketen ve geri kazanılması alternatiflerine göre çok daha kolay olan malzemelerdir. Kullanıldıktan sonra yakılarak (enerji kaynağı) ya da geri dönüştürülerek ekonomiye değer katmaya devam ederler. Plastik malzemelerin kalorifik değerleri de oldukça yüksektir.
• Bugün plastikten üretilen ambalajlar eğer ahşap, tekstil, cam, kâğıt, karton veya alüminyumdan üretilseydi, ambalajların ağırlığı ve buna bağlı olarak nakliye giderleri 4 katına çıkacaktı. Bu ambalajları üretmek için iki katı enerji harcanacak ve çöpün hacmi de 2,5 kat artacaktı.
• Plastik mamullerin kullanımı; Yılda 2.300 milyon Giga Joule enerji tasarrufu sağlıyor (Bu da 50 milyon ton ham petrole eşdeğerdir). Ayrıca yılda 120 milyon ton sera gazı emisyonunu azaltıyor (AB’nin 15 ülkesinin Kyota protokolünde yer alan sera gazı azaltma hedefinin yüzde 38’ine veya Belçika’nın yıllık CO2 emisyonuna veya AB 27 + 2 ülkesinin ürettiği CO2 emisyonunun yüzde 1,3’ üne eşit)
• Plastiğin alternatif ürünler ile ikame edilmesi; enerji tüketiminin yüzde 46, sera gazı emisyonunun da yüzde 50 artmasına neden olmaktadır.
• Plastik geri dönüştürülürken en az enerjiyi harcar. Sıcaklık değerleri; Plastik: 120 ile 200 Derece, Alüminyum: 650 Derece, Cam: 1400 Derece
• Dünyadaki ürünlerin yüzde 50’sinden fazlasında plastik ambalaj kullanılır. Plastik dışındaki ambalajların ağırlığı ortalama 4 kat, üretim maliyetleri ve enerji tüketimleri 2 kat, atık hacimleri ise 1,5 kat fazladır.
• Plastik hijyen sağlar. Plastikler olmasaydı sağlık sektörü modern yapısına kavuşamayacaktı. Bir bebek doğduğu andan itibaren plastiklerle tanışıyor. Doktor eldivenlerinden serum torbalarına, ilaç kaplarından tek seferlik şırıngalara, kuvözlerden diyaliz makinelerine, yapay kalp kapakçıklarından yapay eklemlere kadar plastik, insan sağlığı için vazgeçilmez durumda. Yine bir plastik ürünü olan poşetler yüzyılımızın en teknolojik ve pratik buluşlarındandır. Son on yılda plastik ambalajların ortalama birim ağırlığı yüzde 28 azaldı. Hiçbir malzeme teknolojisi bu kadar hızlı bir ilerleme kaydetmedi.

Son olarak vurgulamak istediğim nokta ise hem petrokimya hem de kompozit ve katma değeri yüksek malzeme üretimi için yatırım yapılması gereken iki ana konu: Nitelikli eleman yetiştirmeye yönelik eğitim sisteminin kurulması ve bunun sanayi ile yakın işbirliği halinde yürütülmesi, ikinci olarak da Ar-Ge’ye yatırım yapılmasıdır.

Deniz Bilgen*
Dünya Gazetesi

Etiketler

Sayfa başına dön