AŞIRI TÜKETİMİ ÖNLE GERİ DÖNÜŞÜMÜ DESTEKLE
Aşırı tüketimin önlenmesine dikkat çeken Robert Koleji öğrencileri, PAGEV’in geri dönüşüm bilincini arttırmak ve çevreyi korumak için ürettiği projeleri takibe aldı.
Türk Plastik Sektörünün birleştirici gücü PAGEV, geri dönüşüm konularında farkındalık oluşturmaya yönelik eğitim çalışmalarını sürdürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yetkilendirilmiş kuruluşu olan PAGÇEV üzerinden öğrencilere, geri dönüşüm konusunda eğitimler sağlayan PAGEV, bugüne kadar 50 bin öğrenciye ulaşmayı başardı. Eğitim faaliyetleri kapsamında son olarak Robert Koleji öğrencileri ile Zoom toplantısında bir araya gelen PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu ve uzmanlar, farkındalık oluşturacak konu başlıklarını masaya yatırdı. Değişen tüketim alışkanlıkları, aşırı tüketim, geri dönüşüm ve çevre kirliliğinin önlenmesine yönelik bilincin arttırılması gibi konuların gündeme geldiği toplantıya Robert Koleji öğrencileri katıldı.
Aşırı tüketimi, mutsuz toplumların öne çıkan belirgin özelliği olarak değerlendiren PAGEV Başkanı Yavuz Eroğlu; öğrencilerin, işin teknik ve bilimsel kısımlarını irdelemekle beraber aynı zamanda konunun sosyolojik ve psikolojik taraflarını da kaçırmamaları gerektiğini söyledi. Toplantıya katılan Robert Koleji öğrencilerinin, sorularını yanıtlayan PAGÇEV Çevre Mühendisi Serap Değirmenci ise Türkiye’deki tüketim alışkanlıklarıyla ilgili (plastik) bilgi verirken şunları kaydetti: “Tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, üretim ve tüketim alışkanlıklarını değiştirdi. Başta hijyen ve medikal ürünler olmak üzere gıdadan ambalaja kadar plastiklerin hayati öneme sahip olduğu daha net anlaşıldı. Gıda ambalajı, ham maddesi plastik olan maske, eldiven, siperlik, dezenfektan ve kolonya şişelerine, tek kullanımlık ürünlere yönelik yoğun talep artışı ortaya çıktı. Bu süreçte çatal, kaşık, bıçak ve bardak gibi tek kullanımlık plastik tüketimi de yüzde 25 arttı. Pandemi sürecinde bulaş riskinin azaltılmasında tek kullanımlık ürünler kritik rol oynadı.”
AŞIRI TÜKETİM GELİRE BAĞLI ARTIYOR
Aşırı tüketimle ilgili konuşan Çevre Mühendisi Değirmenci, “ekonomik kalkınma, teknolojinin ilerlemesi ve sanayileşmenin artmasının sonuçlarından biri de gittikçe çeşitlenen tüketim alışkanlıkları oldu. Bireylerin, gelir düzeyi arttıkça tüketime ayırdıkları bütçe de artmakta, tüketimden elde edilen tatmin ve mutlulukla sürdürülebilir tüketim sağlanıyor. Bunun sonucu olarak aşırı tüketim sorunu baş gösteriyor. Oysa bireylerin, ihtiyaçların karşılanması, yaşam düzeylerinin yükseltilmesi ve mevcut durumun korunması için bilinçli olması gerekiyor. Tüketiciler, tüketim kararlarını alırken, kendilerine yüklenen çevresel sorumlulukların da farkında olmalılar. Tüketim alışkanlıklarının düzeltilmesi için öncelikle tüketici davranışlarını belirleyen faktörleri anlamak gerekiyor. Tüketicilerin çevreye duyarlı ürünlerin satın alma bilinirliliği azımsanmayacak ölçüde olmasına rağmen davranışlarına yansımadığı ve kontrolsüz tüketim alışkanlığının devam ettiğini de söyleyebiliriz. Ham madde olarak kullanılan doğal kaynakların işlenerek piyasaya sürülmesi ve açığa çıkan atıkların gelişigüzel etrafa atılması çevresel sorunlara yol açıyor. Daha az kaynak ve fosil yakıt kullanılarak üretilen, geri dönüştürülebilir malzemeden yapılan ürünlerin tüketilmesi ekonomik kalkınmayı güçlendirecek ve çevresel yararları artıracak. Plastik üretimi sırasında fosil yakıtların kullanılması, atmosferdeki sera gazı etkisini maalesef arttırmakta. Plastiğin alternatifi ürünler, örneğin cam ve kağıt plastikten daha fazla sera gazı emisyonuna sahip. Plastikten üretilen ambalajlar eğer ahşap, cam, kâğıt, karton veya alüminyumdan üretilseydi ambalajların ağırlığı ve buna bağlı olarak nakliye giderleri 4 katına çıkacaktı. Bu ambalajları üretmek için iki katı enerji harcanacak ve çöpün hacmi de 2,5 kat artacaktı. Yiyeceklerin plastikler haricinde başka bir malzemeyle ambalajlanmasıyla enerji tüketimi iki katına, sera gazı emisyonları da neredeyse üç katına çıkıyor. Ayrıca plastik malzemeler, nakliye sırasında enerji tüketimi ve CO2 emisyonunu azaltmaya yardımcı olan son derece hafif ambalaj çözümleri sunuyor. Plastik mamullerin kullanımı yılda 2.300 milyon Giga Joule enerji tasarrufu sağlıyor. Ayrıca yılda 120 milyon ton sera gazı emisyonu azalıyor. Bu miktar AB’nin 15 ülkesinin Kyoto protokolünde yer alan sera gazı azaltma hedefinin yüzde 38’ine veya Belçika’nın yıllık CO2 emisyonuna veya AB 27+2 ülkesinin ürettiği CO2 emisyonunun yüzde 1,3’üne eşit. Ayrıca çeşitli bitkisel atıklardan üretilen biyoplastikler, alternatif olarak geliştirilmekte. İnşaat sektöründe yalıtım amaçlı kullanılan plastikler, sıcak veya soğuk hava kaybını yüzde 70 düzeyinde engelleyerek, binaların kışın daha sıcak, yazın daha serin kalmasını sağlayarak, enerji verimi de sağlamakta. Binalarda plastiklerle ısı yalıtımı uygulanması sayesinde, ortalama CO2 emisyonunda 10-40 kat tasarruf sağlanmakta. Sürdürülebilir üretim ve tüketimi sağlamak için kaynak verimliliğini arttırmak, sera gazı emisyonunu azaltmak, atık yönetim zincirini etkili ve sistemli bir şekilde yürütülmesinden geçiyor. Ülkemizde tüketime bağlı olarak çok fazla atık oluşmasına rağmen geri dönüşüme giden atık miktarı çok az. Bunun sebebi ise toplumun geri dönüşümün önemi konusunda bilinçli olmaması ya da bildiğini davranışına yansıtamamasından kaynaklanıyor. Kaynakta ayrı toplama çalışmalarının desteklenmesi, tüketicilerin atıklarını doğru şekilde geri dönüşüme vermesi ile toplanan atık miktarı artacaktır. Böylece üretim sırasında açığa çıkan sera gazı emisyonları daha fazla atığın toplanması ile indirgenebilir” ifadelerine yer verdi.
PLASTİKLER EN GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR ÜRÜNLER
National Geographic’in verilerine göre plastiklerin %91’inin geri dönüştürüldüğünü hatırlatan Değirmenci sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Küresel büyümeye paralel olarak plastik üretiminin artması aynı zamanda tüketicilerin yaşam tarzlarının ve değişen tüketim alışkanlıklarının bir sonucu olarak plastik atık miktarlarının da artmasını beraberinde getirdi. Bu kadar fazla tüketilen plastiğin geri dönüşüm oranları maalesef ülkemizde hatta dünyada istenilen seviyelere ulaşmış değil. Halbuki plastiklerin en büyük avantajı defalarca geri dönüştürülmesidir. Atıklar dönüştürülmesi sonucunda orijinal ham madde ile karıştırılarak üretim işleminde kullanabildiği gibi tekrar eritilip katkı maddeleri ekleyerek ikinci sınıf ham madde olarak da kullanılabilirler. Plastikleri yasaklamak bir çözüm değil. Plastikleri bilinçli tüketip, geri dönüşüme kazandıran sistemi kurduğumuzda asıl çözüme ulamış oluruz. Bunun için de öncelikli olarak toplumu bilinçlendirmek ve kaynakta ayrı toplama çalışmalarını destelemek gelmekte. Plastikler, kullanım ömürleri sonunda geri dönüştürülmek için üretilmekte, doğaya bırakılması için değil. Plastiklerin doğada uzun süre kalması görsel kirliliğe yol açmakta. Ayrıca atık haline gelen plastikler doğada bulunan hayvanlar tarafından yenilerek sindirim sistemlerine zarar verebilirler. Plastikler, bilinçsiz tüketimle sorumsuz davranışlarla piknik alanlarına, denizlere kısacası doğaya bırakılarak uzun yıllar kalmak için üretilmiyor. Hayatımızı kolaylaştırmak ve kullanım ömürleri dolduğunda geri dönüştürülmek için üretiliyorlar. Malzemelerin sağladığı faydaları kıyaslarken sadece üretim aşamasında değil, kullanım ve geri dönüşüm aşamalarında da sağlanan faydanın hesaba katılması gerekiyor.”
PLASTİĞİN DOĞADA YERİ YOK HAYATIMIZDA YERİ ÇOK
Günlük yaşamda yaygın olarak kullanılan plastiklerin atık yönetimi doğru şekilde uygulanmadığında düzenli depolama tesislerine gitmekte, vahşi yöntemle depolanmakta ya da yakılmaktadır. Atıkların toprağa gömülmesi, yer altı sularının kirlenmesine neden olmakta ve metan gazının artmasına yol açmakta. Yine bu atıkların yakılması da başta karbondioksit olmak üzere zararlı emisyonların atmosfere bırakılması yoluyla hava kirliliğine neden olmakta. Bu sebeple atıkların bertaraf edilme işlemi kontrollü ve sistematik şekilde yapılmalı. PAGEV, plastik sektöründe atık konusunun belli düzende ele alınması gerektiğini savunuyor. Bu konuda doğru atık alt yapısının ve tüketicilerin bilincinin büyük önem taşıdığına inanıyor. Bu nedenle de PAGEV olarak, “Plastiğin doğada yeri yok, hayatımızda yeri çok” sloganıyla projeler üretmeye ve farkındalık yaratmaya devam ediyoruz.
TÜKETİCİNİN BİLİNÇLENDİRİLMESİ ŞART
Plastiğin aşırı tüketimini azaltmak için neler yapılabileceğine dair soruyu da yanıtlayan Değirmenci, “Plastik hayatımızın her alanında yer almakta. Önemli olan plastik tüketiminin azaltılması değil, geri dönüşümünün sağlanmasıdır. Plastikleri yasaklamak ve hayatımıza kattığı tüm iyi şeylerden yoksun kalmak, doğaya çöp atanları ve bilinçsiz tüketimi durdurmaz. Çözüm sorumlu ve bilinçli vatandaşlık için farkındalık yaratmak, geri dönüşüm seferberliği başlatmaktır. Aşırı tüketimin azaltılması için kullan-at modelinden çıkıp plastiklerin kullanım ömürleri boyunca tekrar kullanılması sağlanabilir. Örneğin plastik poşetlerin dayanıklı olması nedeniyle daha fazla malzeme taşınabilir.
Plastikler kolay şekillendirilebilmeleri, maliyetlerinin düşük olması, hafif ve dayanıklı olması gibi nedenlerle günlük yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir. Alternatiflerine göre önemli avantajlar sunmaktadır. Plastikler, gıdadan hijyene, otomotivden inşaata, kozmetikten tekstile kadar birçok sektörün ana girdi malzemesini oluşturmakta. Plastik ve alternatiflerinin geri dönüştürülmesi sonucunda çevreye en çok katkıyı plastiklerin yaptığı görülüyor.
Örneğin;
✔ 1 ton plastik geri dönüşümünden 5,774 kwh enerji, 23 metreküp depolama sahası ve 2.593 litre petrol tasarrufu sağlanmaktadır.
✔ 1 ton cam atığın geri dönüşümü ile 100 litre petrol tasarrufu sağlanmaktadır.
✔ Dünya kâğıt tüketiminin yarısı geri kazanılsa her yıl 8 milyon hektar orman alanı korunabilmektedir.
✔ Alüminyum atıklar geri kazanıldığında kirletici baca gazı emisyonu yüzde 99 azalmaktadır.
✔ 1 ton kâğıt/karton atığın geri dönüşümü ile 17 ağacın kesilmesini önlemek mümkündür.
PLASTİKLER ALTERNATİFLERİNE GÖRE DAHA ÇEVRECİ
Plastikler sadece üretim aşamasında değil kullanım ve geri dönüşüm aşamasında da önemli avantajlar sunuyor. Örneğin; cam şişelerin geri dönüştürülmesi için gereken enerji orijinal üretim enerjisinin yüzde 66’sı iken plastik malzemelerde ise geri dönüşümün enerji maliyeti orijinal enerji maliyetinin sadece yüzde 10’udur. Plastikler 120 ile 200 derecede geri dönüştürülürken diğer alternatif malzemelerin geri dönüşümü 650 ile 1400 derecelerde mümkün oluyor. Tüm mamulleri geri dönüştürülebilen plastikler büyük bir katma değer zinciri yaratarak ülkelerin sosyal ve ekonomik gelişimlerine katkıda bulunuyor. Plastiklerin alternatif ürünler ile ikame edilmesi; enerji tüketimini yüzde 57, sera gazı emisyonunun da yüzde 61 artmasına neden olmaktadır. Dünyadaki ürünlerin yüzde 50’sinden fazlasında plastik ambalaj kullanılır. Plastik dışındaki ambalajların ağırlığı ortalama 4 kat, üretim maliyetleri ve enerji tüketimleri 2 kat, atık hacimleri ise 2,5 kat fazladır.
BİYOPLASTİKLERİN YERİ BÜYÜYECEK
Ülkemizde organik atıklardan üretilen biyoplastik konusunda da bilgi veren Değirmenci, tüm dünyada bilgi ve teknolojiye dayalı bir sanayinin oluşumu için önemli adımlar atıldığını belirterek şunları kaydetti: “AR-GE ve üretim aşamalarında biyolojik materyal ve canlı organizmaların kullanıldığı biyoteknoloji; Türkiye’de de plastikten ilaca, enerjiden tarıma kadar birçok sektörün tercihi haline geliyor. Bu dönüşümün önemli bir ayağını biyoplastikler oluşturuyor. Geçtiğimiz yıl itibarıyla biyoplastik ve biyoplastik katkılı plastikler 30 milyar dolarlık pazar oluşturdu. Bu artış hızı ve regülasyonların biyoplastiği zorunlu hale getirmesi sonucu 2030 yılında plastik pazarının %40’ının biyoplastik pazarını oluşturacağı öngörülüyor. Biyoplastiklerin artan popülaritesi göz önüne alındığında sektörde araştırma ve yatırımların artmasına ihtiyaç duyulmaktadır. İklim değişikliğinin zorlu mücadelesine karşı en iyi araç insani yeniliktir. Sadece yeşil olmakla kalmayıp aynı zamanda sürdürülebilir olan yeni ürünlere ve daha fazla araştırmaya yatırım yapmak bu noktada oldukça önemli bir yere sahip. Katma değeri yüksek, nitelikli plastiklere olan talep ve ihtiyaç sektördeki bu yapısal dönüşümü hızlandıracaktır. Türk plastik sektörü, bu sürece ayak uydurmaya çalışıyor. PAGEV, bu alanda ülkemizde yapılan her çalışmayı yakından izliyor ve destekliyor. Biyoplastik ürünler de dönüşümde çok önemli bir rol üstleniyor. Türk plastik sektörümüz ülkemizdeki polimer yetersizliğinden dolayı ham maddede yüzde 85 oranında ithalata bağımlı. Fosil yakıt kaynaklarının kullanıldığı biyoplastik üretimi ile dış ticaret açığını azaltacağız.”